29 Haziran 2015 01:00

Rojava'da IŞİD, Suriye'de Nusra!

Rojava'da IŞİD, Suriye'de Nusra!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başkanlık hevesi kursağında kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sonuçlarının şokunu atlatıp eski günlerine geri döndü.

Kürtlerin Til Ebyad’ı (Girê Spî) IŞİD’in elinden almasından beri büyük bir panik ve öfke içinde ardı sıra açıklamalar yapıyor. En son Kızılay iftarında yaptığı konuşmada “Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun buna engel olacağız” diyordu.

Defalarca söylendi, yine hatırlatalım. AKP Hükümeti’nin Suriye’ye müdahale politikasının başladığı günden bu yana iki temel hedefi vardı. Birincisi, Esad rejimini devirip yeni Osmanlıcı Sünni İslam’ın liderliği politikasına yaşam alanı yaratmaktı. İkincisi de Rojava’da Kürtlerin özerkliğini engellemekti. Çünkü Rojava’daki özerklik, AKP’nin ülkede Kürt hareketine kendi politikalarını dayatma olanağını ortadan kaldırıyordu.  İlk zamanlar ‘tampon bölge’ oluşturmak için mülteci akınının teşvik edilmesinden ülke içinde ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) kamplarının kurulmasına, S. Arabistan ve Katar’la işbirliğinden cihatçı gruplara silah ve mühimmat gönderilen MİT tırlarına kadar atılan her adım bu iki temel hedef doğrultusunda atıldı.

IŞİD, Kobanê’de Suriye savaşının başladığı günden bugüne yapılan ikinci en büyük katliamı yapmışken ne diyor Erdoğan? “Suriye’nin kuzeyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun buna engel olacağız.” Ve alçaklığın bile seviye haline geldiği AKP’nin çukur medyası, IŞİD kundaktaki bebekten 80’lik ihtiyarlara kadar halkı katlederken PYD’yi hedef yapan yayınlarını sürdürüyordu.

Öncelikle Kürtlerin Suriye’de bir devlet değil, demokratik Suriye’nin bir parçası olarak özeklik statüsü istediklerini defalarca belirttiklerini söyleyip soralım: “Bedeli ne olursa olsun Kürtleri engelleyeceğiz” demek, ne anlama geliyor? Bu açıklamanın mevcut koşullardaki anlamı “Biz IŞİD ile iş tutmaya devam edeceğiz”den başka bir şey değildir.

Neden mi?

Çünkü bugün Hesekê ve Qamişlo’daki rejim güçlerini ve Efrîn Kantonu’nun güneyindeki Fetih Ordusu’nu saymazsak Rojava’ya sınır bölgelerinin hemen hepsinde IŞİD hâkimiyeti var. Üstelik bu IŞİD, din düşmanı ilan ettiği Kürtlere her yerde saldırıyor. Yani Türkiye’nin bölgeye doğrudan müdahale edemediği koşullarda(*) Kürtleri engellemek için iş tutacağı IŞİD dışında başka bir güç yok. Nihayetinde karşılıklı çıkara dayalı bir ortaklık bu. Türkiye IŞİD’e verdiği destekle Kürt tehdidini savuşturacak ve IŞİD de aldığı destekle bütün bölgede hâkimiyet kuracaktı. O yüzden IŞİD sınırlarımızda İslam emirlikleri kurmuşken AKP Hükümeti’nin bundan rahatsızlık duyduğunu gösteren tek bir açıklamasını göremezsiniz. Kelle kesen, katliam yapan IŞİD, iyi komşumuzdu. Ama ne zaman Til Ebyad IŞİD’in elinden alınıp Kobanê’nin güvenliği sağlandı, işte o zaman Erdoğan’ın ayranı kabardı.

IŞİD’in Kobanê’de katliam yaptığı günlerde Suriye’nin güneyindeki Dera kentinde 'muhalif güçler' rejime karşı büyük bir saldırı başlattı.

Kim bu 'muhalif güçler'?

Nusra ve Ahrar’uş Şam’ın başını çektiği ‘Fetih Ordusu’ ve Zehran Alluş’un Ceyşü’l İslam’ı (İslam Ordusu), yani el Kaideci, cihatçı gruplar.

Fetih Ordusu, ne zaman kuruldu?

Şubat sonunda Erdoğan’ın yeni Suud kralı Selman’ı ziyareti sırasında “Suriye’de muhalefete verilen desteğin sonuç almayı hedefleyecek biçimde arttırılması” konusunda anlaşma yapıldıktan sonra Nisan ayında kuruldu. Financal Times ve Washington Post gibi gazeteler, Fetih Ordusu’nu Türkiye, S. Arabistan ve Katar arasında Suriye’ye müdahale politikasının ilk dönemlerinde kurulan ittifakın yeniden canlandırılması olarak değerlendiriyor.

Fetih Ordusu’nun ilk icraatı, kuruluşundan kısa bir süre sonra İdlib’i ve Alevi katliamının yapıldığı Cisr Eş Şugur’u rejimin elinden almak oldu. Arap basını İdlib saldırısı sırasında 5 bin militanın Hatay’dan geçiş yaptığını ve bu militanların Amerikan yapımı TOW tanksavar füzeleri ve ağır silahlarla donatılmış olduğunu yazdı.

Suriye’nin güneyinde etkin olan Zehran Alluş’un İslam Ordusu ise, S. Arabistan’a yakınlığı ile biliniyor. Erdoğan ile yeni Suud kralı arasındaki yakınlaşmadan sonra Alluş, Mayıs ayında Türkiye’yi ziyaret etti.

Sonra Fetih Ordusu ve İslam Ordusu’nun Dera saldırısı gerçekleşti.

Rastlantı mı dersiniz?

İşte size Türkiye/AKP Hükümeti’nin Rojava ve Suriye politikasının özeti:

Rojava’da IŞİD’e ve Suriye’de Nusra’ya bel bağlamak!

(*) Bugün ‘Kürt koridoru’nu (Efrîn’in Kobanê’yle birleşmesini) engellemek amacıyla Cerablus’a Türk askeri gönderilmesi tartışılıyor. Böylesi bir girişimin Türkiye’yi doğrudan savaşın içine sokacağı ve ağır sonuçları olacağını söylemek için derin tahliller yapmaya gerek yoktur.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa